DERSİ KIRANLARIN BABALARINA SMS – Sabah-14.10.2008-s. 16

İAÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Mustafa Aydın “Parayı ödeyen babaları. Kusura bakmasınlar elbette dersi kıranların anne babasına haber vereceğim” diyor. Üniversite, bu uygulamayı oğlu devamsızlıktan kalan Gaziantepli bir babanın itiraz telefonu üzerine başlatmış. Aydın, öğrencinin okulu bu nedenle uzayınca babasının öğrenim ücretini ödemeyi kabul etmediğini, “Ben oğlumu okusun diye yolladım, öğrenim ücretini zor ödedim, bana devamsızlık yaptığını bildirseydiniz, önlemimi alırdım” diyen babaya hak verdiklerini anlattı. Bu öğrenciyi son yıl ücretsiz okuttuklarını ve bunun üzerine iki yıldır öğrencilerin devam durumlarını ailelerine bildirdiklerini belirten Aydın, “Üniversite öğrencisinin velisi olmaz diye karşı çıkanlar oldu ama parayı babaları veriyor. Ne yaptıklarını babalarının bilme hakkı var. Zaten okula ilk geldiklerinde devamsızlık yaparlarsa ailelerinin haberinin olacağını anlatıyoruz. Böylece ailelerinden gizli iş yapmamış oluyorlar” diye konuştu. Aydın, ilk kez bir üniversitede öğrenci ailelerinden oluşan 120 kişilik “Aile Konseyi” kurduklarını ve okulla ilgili birçok kararı birlikte aldıklarını söyledi.

UZUN TATİLE TELAFİ

Aydın, bayram gibi uzatılan tatillerde yapılmayan ders saatlerinin de telafi edildiğini anlattı: “Bizim öğrenciler tatil 9 güne çıktı diye sevinmez. Çünkü o açık kapatılır. Ben bin 100 saat parası alıyorsam o kadar saat dersi tamamlamak zorundalar. Kaç saatlik ücret alındıysa onu tamamlayana kadar okula gelirler.” Mustafa Aydın, bu yıl da ek kontenjanla yeni açılan Hukuk ve Eğitim Fakülteleri’ne toplam 250 öğrenci alacaklarını belirtti. Aydın, bir yıllık İngilizce hazırlık okuyan öğrencilerin bu yıldan itibaren ikinci dil olarak Rusça ya da İspanyolca öğrenmeye başlayacaklarını vurgulayarak, “Sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de iş bulmalarını istiyoruz” dedi.

AYDIN ABD IFA YÖNETİM KURULU TOPLANTISINA KATILDI – Franchise Dünyası-01.08.2015-s. 24

Dünya Franchise Federasyonu toplantısının ardından Amerikan Franchise Derneği’nin (IFA) konuğu olan Dr. Aydın, IFA’nın Yönetim Kurulu toplantısına katıldı. Toplantıda kısa bir konuşma yaparak UFRAD ve dernek olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Genel Başkan Dr. Aydın, IFA yetkililerinin sorularını da cevapladı. Dünyanın en büyük ve aktif derneklerinden biri olan IFA’nın Amerikan ekonomik platformundaki yerini bizzat yakından görme fırsatı bulan Dr. Aydın, gözlemledikleri iyi uygulamaları ülkemizde de hayata geçireceklerini ifade etti.

BİLGİYİ ÜRETİME DÖNÜŞTÜRECEK YENİ NESİL YETİŞTİRİYORUZ  – Platin Eğitim-01.07.2015-s. 21

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYETİ BAŞKANI MUSTAFA AYDIN, “EĞİTİM ALANINDA BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTADA HEM DEVLET ÜNİVERSİTELERİ HEM DE VAKIF ÜNİVERSİTELERİ ÜLKEMİZ GELECEĞİNE BÜYÜK KATKI SAĞLIYOR” DİYOR.

İAÜ Mütevelli Heyet Başkanı Mustafa Aydın, bilgiyi üretime dönüştürerek insanlığa fayda sağlayacak bireylerin yetiştiği, çağdaş değişimlere ayak uydurarak kendini yenileyebilen eğitim programları ile sürdürülebilir yeniliklerin hayat bulduğu öncü bir yükseköğretim kurumu olma vizyonuna yatırım yaptıklarını söylüyor.

EĞİTİM EN MODERN ORTAMLARDA VERİLİYOR

Mustafa Aydın, “Gıda alanında yaptığımız Ar-Ge çalışmalarının yanı sıra gastronomi ve aşçılık mesleğine yönelik modern atölyeler oluşturmaya devam ediyoruz. Havacılık alanında kabin hizmetleri, uçak teknolojisi ve sivil hava ulaştırma işletmeciliği alanında büyük yatırımlar yaptık ve öğrencilerimiz için son derece modern şartlarda eğitim alacakları ortamlar hazırladık” diyor.

İAÜ’DEN SGK ANLAŞMALI DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ

Türkiye’nin ve dünyanın mevcut durumu gözetildiğinde özellikle gıda, mühendislik ve sağlık alanlarına yatırım yaptıklarını aktaran İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Mustafa Aydın, “Florya yerleşkesinde Türkiye’nin en modern ‘diş hekimliği fakültesi hastaneleri’nden birini açarak hem geleceğin diş hekimlerini yetiştireceğiz hem de topluma SGK anlaşmalı olarak diş tedavi hizmeti vereceğiz” bilgisini veriyor.

AFRİKA’YLA İNSANİ İLİŞKİLERİMİZ MENFAATLERİMİZDEN ÖNCE GELİR – Milliyet-31.05.2015-s. 10

“Afrikalıları Daima Eşit Kabul Ettik”

Batı’nın Afrika’yı daima sömürülecek bir yer olarak görmesine rağmen Türkiye’nin din, dil, ırk, mezhep ayrımı gözetmeksizin bütün insanların kardeş olduğu inancıyla kıtaya yaklaştığını belirten Dr. Mustafa Aydın, “Afrika’yla insani ilişkilerimiz menfaatlerimizden önce gelir” dedi. Ayrıca Afrika’nın hassasiyetlerini öğrenmek için konuları farklı boyutları ile ele alacak bu tür etkinliklere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Afrika’nın Batı ve Amerika tarafından yıllarca sömürüldüğüne de değinen Dr. Aydın, “Afrika, Batı ve Amerika’nın dünyada en çok sömürmüş olduğu kıtadır. Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Afrika, Amerika başta olmak üzere Avrupa’nın zenginliğinin faturasını ödemiştir. Milyonlarca insan köle olarak çalıştırılmıştır. Dolayısıyla Afrika, başta Amerika olmak üzere Avrupa’nın bugünkü ulaşmış olduğu refaha katkıda bulunmuş ama karşılığında hiçbir şey alamamıştır” diye konuştu.

İSTANBUL’DA EĞİTİM ZİRVESİ – Posta-05.08.2015-s. 6

Zirve kapsamında 25 konferans düzenleneceğini belirten Aydın, Katılımcılar hem birbirleriyle işbirliği yapacak hem de dünyadaki yeni gelişmeleri eğitim duayenlerinden öğrenmiş olacaklar. EURIE’nin en büyük özelliği bu olacaktır” dedi.

MODA MESLEKLERDEN UZAK DURMALISINIZ – Sabah Eğitim Rehberi-06.07.2015-s. 22

İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Mustafa Aydın “Sırf kulağa hoş geliyor diye moda meslekleri seçmeyin. Bunların geleceği yok” dedi.

LYS puanlarının açıklanmasıyla tercih maratonu da başladı. İyi bir kariyer sahibi olmak için üniversite adaylarına önemli tavsiyelerde bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Mustafa Aydın insanların yaşam kalitesini yükselten mesleklerin her dönemde revaçta olacağını söyledi. 30 yıllık bir eğitimci olan Aydın, doğru meslek seçimi yaparken 4 önemli kritere dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. İşte o kriterler:

ARZ-TALEP DENGESİ ÖNEMLİ: Sırf kulağa hoş geliyor, beni entelektüel gösteriyor diyerek geleceği olmayan bir meslek seçmeyin. Ben bunlara “moda” meslekler diyorum. Toplumdaki arz-talep dengesini iyi değerlendirin

MADDİ GİRDİSİNE BAKIN: Mesleğinizin kazancı hem size hem de bakmakla yükümlü olduğunuz kişilere yetmelidir. Bugün Türkiye’de üniversite mezunlarının yüzde 32’si kendi işini yapmıyor. Çünkü o mesleği icra eden çok kişi var. Talep yok.

UNVANA DİKKAT: Hayatınız boyunca taşıyabileceğiniz bir meslek seçin. Hiçbir ortamda söylemekten çekinmeyeceğiniz bir meslek edinin.

SEVECEĞİNİZ MESLEK: Bu kriteri genellikle psikologlar birinci sırada gösterir. Ben son kriter diyorum. Çünkü diğer 3 kriteri yerine getirmiyorsa mesleğinizi zaten sevemezsiniz.

4 ALANDAKİ MESLEKLER ASLA ÖLMEZ

Aydın “Gıda, sağlık, eğitim ve teknoloji alanlarındaki meslekler asla ölmez. Bunlar günün şartlarına göre hep ön planda olacak meslekler. İnsanlar yaşamak için önce doğru beslenecek. Beslenmeyle ilgili alışkanlıklar değişti. Organik ve GDO’suz gıdalar talep görüyor. Bu nedenle gıdayla ilgili her bölüm revaçta olacak. Öte yandan daha uzun yaşamak için hastalandığında tedavi görecek. İnsanlar bu konuda artık daha bilinçli. Dolayısıyla sağlık hizmetlerine de her zaman ihtiyaç duyulacak. Eğitim bilimleri için de aynı şey söz konusu. İnsan hayatını kolaylaştıran bilimlerle ilgili mesleklere de hep talep olacak. Teknoloji, elektronik, makine bunlardan bazıları” diye konuştu.

DR. MUSTAFA AYDIN’DAN MESAJ: “TÜRK MİLLETİNİ ASLA YILDIRAMAYACAKLAR!” – Adana Beş Ocak-17.12.2016-s. 9

İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, 24 Televizyonu’nda yayınlanan “Editörden” programının canlı yayın konuğu oldu. Dr. Aydın, “Ne terör örgütleri, ne de onları masa olarak kullananlar Türk milletini asla yıldıramayacaklar. Halkımız her şeyin farkında” dedi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, haber kanalı 24’te Kahraman Poyrazoğlu’nun hazırlayıp sunduğu “Editörden” programına canlı bağlantıyla konuk oldu. Canlı yayında gazeteci Adem Hançer’in sorularını yanıtlayan Dr. Aydın, “Türk milleti teröre boyun eğmeyecek” dedi.

“TERÖR TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR”

Sözlerine 10 Aralık’ta Beşiktaş’ta gerçekleştirilen terör saldırısında şehit olanlara rahmet, yaralılara acil şifalar, şehit yakınlarına da başsağlığı ve sabır dileğiyle başlayan Dr. Mustafa Aydın, “Terörü destekleyen çevreler, Mehmet Akif in deyimiyle ‘tek dişi kalmış canavar’dan başka bir şey değil. Yine Akif in dediği gibi, yedi düvel bir araya geldi, tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi, son güçleriyle üzerimize saldırıyorlar. Ancak yine başarılı olamayacaklar. Bu yüce milleti terörle asla yıldıramazlar. Halkımız her şeyin farkında. Ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor ve ona göre davranıyor. Ne Çanakkale’de başarabildiler, ne 15 Temmuz’da başarabildiler, ne de simdi başarabilirler” diye konuştu.

“BİZE RAHAT VERMEZLER, HAZIRLIKLI OLMALIYIZ”

Son zamanlarda yaşanan terör saldırılarının terörden medet umanların ve onların masalarının son çırpınışları olduğunu ifade eden Dr. Aydın, “İçişleri Bakanımız çok güzel bir söz kullandı; ‘Devletin kılıcı uzundur’ dedi. İste onlar da bunun farkına vardılar. Devletin kılıcının en ücra noktalara kadar uzandığını gördüler. Bu nedenle de, bitik halde olmalarına rağmen, son çırpınışlarını sergileyerek tüm dünya kamuoyuna ‘Biz hala bir şeyler yapabiliyoruz’ mesajı vermeye çalışıyorlar. Yani Ebu Cehil, Ebu Cehil’liğini yapıyor. Ancak Ebu Bekir de Ebu Bekir’liğini yapmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Beşiktaş’taki alçak terör saldırısıyla ilgili olarak açıklanan bildiriye terör örgütünün Meclisteki temsilcilerinin katılmaması bu meyanda son derece düşündürücü ve manidardır. Böyle alçakça ve haince bir saldırıyı birlik ve beraberlik içinde göğüsleyip kınamamız gerekirken bu grubun buna katılmamış olması esef vericidir” ifadelerini kullandı. “Dünyanın kuruluşundan bu yana hak yolda yürüyenlere hiçbir zaman rahat verilmemiştir, hiçbir zaman da verilmeyecektir” diyen Dr. Aydın, “Bizim de bu gibi saldırılara hazırlıklı olmamız gerekir” dedi.

TÜM ÖĞRENCİ ÖDEMELERİ TL CİNSİNDEN!

“Terörün birçok çeşidi var. Bunlardan en tehlikelisi de ekonomik terör. Çünkü bütün bir milleti etkiliyor ve tüm ülkeyi iflas noktasına getirebiliyor. Bunun örneklerini gördük” diyen Dr. Aydın, “Terörü masa olarak kullanan alçak eller bunu da deniyor. Çeşitli spekülasyonlarla Türkiye ekonomisine zarar vermeye çalışıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda çok önemli bir çağrıda bulunarak vatandasın elindeki doları TL’ye çevirmesini istedi. Biz de İstanbul Aydın Üniversitesi olarak bu çağrıya uyarak bankalardaki bütün mevduatımızı TL’ye çevirdik. Ayrıca tüm öğrenci ödemelerini TL’ye dönüştürdük. Ben buradan bütün özel üniversitelere bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gün ülkemizin bekası için fedakarlık yapma günüdür. Tüm özel üniversiteleri mevduatlarını ve öğrenci ödemelerini TL’ye çevirmelerini öneriyorum” diye konuştu.

BİRLİK VE BERABERLİĞE DAHA ÇOK İHTİYAÇ VAR – İstanbul Gazetesi-17.06.2017-s. 1 ve 8

Merhamet sınavı

İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, misafirlerine teşekkür ederek başladığı konuşmasında, dünyada birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu söyledi. “Bütün insanlık bir merhamet sınavı veriyor” diyen Dr. Aydın, şöyle devam etti: “Üniversiteler birliktelik için lokomotif görevi yapmalıdır. Ayrıştım değil, birleştirici, evrensel değerleri bağrında besleyen kurumlar olmak ve bunu tüm topluma ve coğrafyaya yaymak durumundadır. 40 bin kişilik bir üniversite olarak bu birlikteliği sağlamayı önemli bir misyon olarak üstlenmiş durumdayız. Ülkemizin kenetlenmeye ihtiyacı var. Ayrılık bizi yakar yok eder. Farklı düşünceleri kabul ederek barış ve birliktelik sağlamak durumundayız. Mal mülk ve makam sahibi olmakla insanın insana üstünlüğü olmaz. İnsanın insana üstünlüğü ahlak ve erdemle olur” dedi.

Dünya üniversitesi

Dr. Aydın, “40 binden fazla mezunu, 3 bin 500’den fazlası uluslararası olmak üzere 40 bine yaklaşan öğrenci sayısı, 16 fakülte ve yüksekokulu, 3 enstitüsü, 2 UNESCO kürsüsü, 29 araştırma merkezi ve 165 uygulama laboratuvarı ile, ilerleme ve gelişmenin en önemli fonksiyonlardan biri olan eğitim fonksiyonunu, amatör ruh ve profesyonel bir anlayışla yerine getiren İstanbul Aydın Üniversitesi, bu toprakların gençlerinin iyi yetişmesi, kendi öz değerlerinden kopmadan geleceğe yürümesi için 14 yıldır üzerine düşenin fazlasını yerine getirmektedir. Bizler bununla yetinmeyerek, Sanayi 4.0 devriminin öngördüğü kalite, araştırma, patent ve markalaşma çalışmalarımıza hız kazandıracağız. Uluslararasılaşmayı ileriye taşıyarak bir dünya üniversitesi olmak temel hedefimiz olacaktır” ifadelerini kullandı.

İran İslam Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Bakhtiar Assadzadeh Sheikhjani İstanbul Aydın Üniversitesi’ne gelerek İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın’ın misafiri oldu. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde düzenlenen Nevruz Kutlaması’na katılan Başkonsolos Sheikhjani, ardından Nevruz dolayısıyla Dr. Mustafa Aydın tarafından verilen kahvaltıya katıldı.

İAÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın, Nevrut Kutlaması’nda bir konuşma yaparak Nevruz’un bu coğrafyanın barış ve esenlik bayramı olduğunu ve Nevruz’u Nevruz gibi kutlayarak barışın Avrasya coğrafyasında hâkim kılmak gerektiğine işaret etti. Konuşmasında Türkiye ve İran’ın kardeşliğine de değinen Dr. Aydın, “Güçlü bir ekonomi için, başkalarının binlerce kilometre öteden gelip bölgemize şekil vermesini istemiyorsak dijital çağa ayak uydurmamız gerekiyor. Bölgemizde planları olanlara her şeyi söyleyebiliriz. Ancak gelişme lafla olmuyor. Çalışmaya ihtiyacımız var. Güçlü olmak için global dünyayla entegre olmamız şart. Ancak kendi kültürümüzden de kopmamamız lazım. Yoksa kimliksizleşiriz. Batı’nın bu coğrafya için yaptığı planlar da kimliksizleştirme üzerinedir. İran ile Türkiye’nin kardeşliğini yükseltmek de bizim elimizde. Bunun için de çalışkan olmak ve kendi kimliğimizden kopmadan dünyayla entegre olmamız şart” değerlendirmesinde bulundu.

İran İslam Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Bakhtiar Assadzadeh Sheikhjani ise İran’ın Türkiye’de öğrenim gören öğrencilerinin hepsinin İran’ın birer temsilcisi olduğunu söyleyerek, “Türkiye ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliklerinden çok memnunuz. Geliştirilmesi için yapılabilecek her şeye hazırız. Öğrencilerimizin hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyoruz. İran ile Türkiye arasındaki kardeşlik ve iş birlikleri için bu gibi etkinlikler büyük önem taşıyor. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz” dedi.


Consul General of Islamic Republic of Iran in İstanbul Bakhtiar Assadzadeh Sheikhjani has visited İstanbul Aydın University. Attending Nowruz activity where was held in IAU, General consul has also attended breakfast which was organized by Dr. Mustafa Aydın.

During the conference President of Dr. Mustafa Aydın has expressed “Nowruz is a festival that heralds peace and spring for this geography.” Pointed out the relation between Turkey and Iran Dr. Aydin” ın order to have a strong economy, we have to catch digital developments. Actions speak louder than words. We need to work harder. In order to be strong, we have to be adapted to the World. However, we shouldn’t be assimilated. Otherwise, we will have no identity. the West World has been planning on it. Improvement of the relation between two countries is in our hands. That’s why we have to be hardworking and be adapted to the World.”
Holding a floor at the conference Consul General of the Islamic Republic of Iran in Istanbul Bakhtiar Assadzadeh Sheikhjani “Iranian students who study in Turkey, is a representative of Iran. We are happy to have good relation with Turkey. We are ready to improve it. We are proud of our students. This kind of days means a lot for the relations between Turkey and Iran. I would like to thank everyone who put an effort to organize this day.

 

 

 

 

İBN ŞÜHEYD

tarihinde yayınlandı Basın

İBN ŞÜHEYD
Ebu Amir Ahmed b. Abdilmelik b. Ahmed b. Şüheyd el- Eşcai el-Kurtubi (ö. 426/1035) Edip, şair ve devlet adamı.

382’de (992) Kurtuba’da (Cordoba) doğdu. Soyu Gatafân kabilesinin Eşca‘ koluna dayanır. 162 (778) yılından önce Endülüs’e gelip yerleşen atası Şüheyd, Emevî yönetiminin yüksek seviyeli memurlarındandı. Oğlu Îsâ I. Muhammed zamanında (852-886) vezirlik yaptı. İbn Şüheyd’in büyük dedesi Şüheyd b. Îsâ, III. Abdurrahman döneminde vezirliğe getirilmiş (317/929), yine vezirlik yapan dedesi Ebû Ömer Ahmed 327 (939) yılında “zü’l-vizâreteyn” unvanını aldı. İyi bir edip olan dedesinden edebiyata ve şiire dair ilk dersleri alan İbn Şüheyd dedesi sayesinde Emevî idaresiyle yakın ilişki kurdu. et-Târîḫu’l-kebîr fi’l-aḫbâr ʿale’s-sinîn adlı eseriyle tanınan babası Ebû Mervân Abdülmelik de Âmirî Hükümdarı İbn Ebû Âmir el-Mansûr’a vezirlik yaptı ve uzun süre valilik görevinde bulundu. İbn Şüheyd, babasının 393’te (1003) vefatı üzerine Âmirîler’den Mansûr b. Ebû Âmir’in ve daha sonra onun oğulları Abdülmelik el-Muzaffer ile Abdurrahman el-Me’mûn’un himayesine girdi. İyi bir eğitim gördü; şiir, edebiyat, tarih, fıkıh, felsefe ve tıpla ilgilendi.

İbn Şüheyd’in hocaları hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Ancak eserlerinden Doğulu ve Endülüslü âlim ve şairlerin kitaplarını ve divanlarını okuduğu, bunlardan büyük ölçüde istifade ettiği anlaşılmaktadır. Aristokrat bir çevrede yetişmesi İbn Şüheyd’e devrin ileri gelen devlet ricâli, ilim adamı, edip ve şairleriyle tanışma ve onlardan faydalanma imkânı sağladı. Kurtuba sarayında düzenlenen ilmî ve edebî meclislere katıldı. Eski ve yeni şairlere ait divanları inceleyerek kültürünü geliştirdi. Özellikle edebiyat ve şiirde temayüz ederek çocuk denecek yaşta ünlü edip ve şairlerle yarışacak seviyeye ulaştı. Son hâmisi Abdurrahman el-Me’mûn, Emevî hilâfetinin merkezi Kurtuba’ya yaptığı saldırıda yenilip öldürüldüğünde henüz on yedi yaşında idi. İbn Şüheyd bu olaydan sonra Emevî hükümdarlarına karşı mesafeli davranmaya başladı. Aşırı hür düşünceli oluşu, gayri ciddi ve dine aykırı davranışları, alaycı ve keskin dili, edip ve şairleri insafsızca eleştirmesi gibi sebepler yüzünden Hammûdîler devrinde bir süre hapsedildi. Onun bu davranışları maddî sıkıntılarla karşılaşmasına, dost ve arkadaş çevresini yitirmesine yol açtı.

Âmirîler döneminde şeref pâyesi olarak kendisine verilen “sâhibü’ş-şurta” makamı dışında (İbn Bessâm eş-Şenterînî, I, 195) herhangi bir göreve getirilmeyen İbn Şüheyd’i, Hammûdîler’in 413 (1023) yılında Kurtuba’dan uzaklaştırılmasından sonra kırk yedi gün tahtta kalabilen Emevî Halifesi V. Abdurrahman (b. Hişâm) vezir olarak tayin etti (a.g.e., I, 50). V. Abdurrahman’dan sonra hilâfete getirilen Müstekfî-Billâh III. Muhammed (b. Abdurrahman), önceki halifeyi öldürtüp vezirlerini de hapsetmeye başlayınca sıranın kendisine geleceğini anlayan İbn Şüheyd, Kurtuba’yı terkederek Mâleka’da (Malaga) hüküm süren Hammûdî hânedanından Yahyâ b. Hammûd’a sığındı. III. Muhammed’in hilâfetten uzaklaştırılması üzerine 416 (1025) yılında Kurtuba’ya geri döndü. İki yıllık bir aradan sonra Emevîler’den III. Hişâm (b. Muhammed) halife olduğunda İbn Şüheyd’i kendisine danışman tayin etti. Son Emevî halifesi III. Hişâm’ın 422’de (1031) hilâfetten düşürülmesiyle İbn Şüheyd’in devlet yönetiminde üstlendiği görevler de son buldu. Hayatının son üç yılında edebî çalışmaların yanında Kurtuba’da düzenlenen ilim ve edebiyat meclislerine devam eden İbn Şüheyd 425 (1034) yılının başında felç oldu. Bu dönemde, hastalığının da etkisiyle Allah’a yönelerek tam bir teslimiyet ve tevazu içerisinde O’ndan mağfiret dileyen şiirler yazdı. 29 Cemâziyelevvel 426 (11 Nisan 1035) tarihinde vefat etti.

Kendisinden önceki şairlerin işlediği konuları onlardan farklı şekil ve ifadelerle ele alan İbn Şüheyd medih, hicâ, fahr, gazel, tasvir, risâ, mücûn, hamriyyât, zühd ve hikemiyyât gibi geleneksel temaları içinde yaşadığı zamana, çevreye ve çağının zevklerine uygun bir yaklaşımla yenilemiştir. Şiiri bir kazanç vesilesi veya bir eğlence vasıtası olarak değil sevinç, mutluluk, üzüntü ve kızgınlığını dile getirmek için kullanmıştır. Şiirlerinde zaman zaman mâna ve lafızlarla oynadığı ve okuyucuyu düşünmeye sevkettiği görülmektedir. Ancak İbn Şüheyd, şöhretini şiirinden çok edebî nesirlerine ve risâlelerine borçludur. Risâlelerinde kullandığı hayal içerikli hikâye üslûbu bu üslûbun Arap nesrinde görülen ilk örneklerindendir. Edebî tenkit ağırlıklı nesirlerinde daha çok kişileri ve hayvanları tasvir eden İbn Şüheyd’in nesriyle Câhiz’in nesirleri arasındaki benzerlik onun Câhiz’den etkilendiğini göstermektedir.

İbn Şüheyd mükemmel şiir ve nesrin ilkelerini tesbite çalışmış, bu ilkelerin dışına çıkan edip ve şairleri şiddetle eleştirmiştir. Ona göre şiir söylemek ve nesir yazmak, ezberlemek ya da öğrenmekle değil doğuştan gelen bir yetenekle mümkündür (Ahmed Dayf, s. 55; Zekî Mübârek, I, 330; II, 58). Bundan dolayı şiir ve nesir sanatlarını öğretenleri ve öğrenmeye çalışanları eleştirmiş (İbn Bessâm eş-Şenterînî, I, 240), fizikî özelliklerle yetenek arasında ilişki olduğunu söyleyerek insanın biyolojik yapısının düşünce sistemine de yansıdığını ispata çalışmıştır (a.g.e., I, 243).

Câhiliye döneminden kendi zamanına kadar olan şiirin her türünden faydalanan İbn Şüheyd, şiirin ve nesrin zamanın ve zevklerin değişmesiyle hissedilir bir değişim geçirdiğini belirtmiş (a.g.e., I, 237-238), edebî eleştiri konusunda ortaya koyduğu görüşlerde taklitçiliği şiddetle eleştirmiştir. Çalışmalarında Doğu’yu esas aldığından Endülüs’e has yeni bir edebî akıma karşı çıkmış, bu sebeple Endülüs’e özgü müveşşah türü şiire ve zecellere iltifat etmemiştir.

Eserleri. 1. Risâletü’t-tevâbiʿ ve’z-zevâbiʿ (Şeceretü’l-fükâhe). İbn Şüheyd bu eserinde cinler âlemine yaptığı hayalî bir seyahati anlatır. Züheyr b. Hümeyr adındaki cini vasıtasıyla Câhiliye döneminden kendi zamanına kadar gelen şair ve yazarların cinleriyle ilgi kurar, onlara şiir ve nesirlerinden parçalar okumak suretiyle üstünlüğünü tasdik ettirir. Bu arada dil, edebiyat, şiir, nesir ve edebî tenkit hakkındaki görüşlerini dile getirir; bu konulardaki görüşlerini savunur, hasımlarını alaya alarak onları tenkit eder. Cinleri vasıtasıyla önceki edip ve şairlerle yaptığı yarışma niteliğindeki edebî tartışmaları zikreder. İbn Şüheyd, bu eserini yazarken Câhiz’in Kitâbü’l-Ḥayevân ve Risâletü’t-Terbîʿ ve’t-tedvîr’inden, Bedîüzzaman el-Hemedânî’nin Maḳāmât’ı gibi eserlerden etkilenmiş olmalıdır. İbn Şüheyd kendisinden sonraki birçok edibe ilham kaynağı olmuştur. Risâletü’l-ġufrân’ında uhrevî âleme hayalî yolculuğunu anlatan Ebü’l-Alâ el-Maarrî ile (Karaaslan, s. 46-59) İlâhî Komedya’nın yazarı Dante Alighieri bunlar arasında sayılabilir. Risâletü’t-tevâbiʿden günümüze sadece İbn Bessâm’ın eẕ-Ẕaḫîre’de naklettiği bölümler ulaşmıştır (I, 245-281, 283-301). Butrus el-Bustânî, eẕ-Ẕaḫîre’deki bu parçaları bir araya getirerek müellif ve eseri hakkında yaptığı araştırma ile birlikte yayımlamış (Beyrut 1951, 1966, 1980), aynı parçaları Tevfîk Hamdî de neşretmiştir (Tunus, ts.). Risâletü’t-tevâbiʿi Elias Teres İspanyolca’ya (Barcelona 1956), James T. Monroe İngilizce’ye (Berkeley 1971) tercüme etmiştir. Risâle üzerinde Abdülazîz Şübeyl tarafından el-Binyetü’l-ḳaṣaṣiyye fî Risâleti’ṭ-ṭevâbiʿ ve’z-zevâbiʿ adıyla bir çalışma yapılmıştır (Tunus 1990). 2. Dîvânü İbn Şüheyd. Şairin çeşitli kaynaklarda dağınık halde bulunan şiirleri Charles Pellat (Beyrut 1964), Ya‘kūb Zekî (Kahire 1969) ve son olarak da Muhyiddin Dîb (Beyrut 1417/1997) tarafından derlenerek yayımlanmış, James Dickie, Ya‘kūb Zekî’nin derlediği divanı İspanyolca’ya çevirmiştir (Cordoba 1977). 3. Ḥânûtü ʿAṭṭâr (nşr. Muhammed b. Tâvît et-Tancî, Kahire 1951). İbn Şüheyd’in el-Ḥalvâ, el-Berd ve’n-nâr ve’l-ḥaṭab, Keşfü’d-dek ve îżâḥu’ş-şek adlı eserleri kaynaklarda zikredilmektedir.

İbn Şüheyd hakkında yapılan başlıca çalışmalar şunlardır: Charles Pellat, İbn Şüheyd el-Endelüsî: Ḥayâtühû ve ârâʾühû (Amman 1965); Hâzım Abdullah Hıdır, Ebû ʿÂmir b. Şüheyd el-Endelüsî: Ḥayâtühû ve edebühû (Bağdad 1984); İbn Şüheyd el-Endelüsî (Bağdad 1984); Mustafa Aydın, İbn Şüheyd ve Edebî Kişiliği (doktora tezi, 1992, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü); Abdullah Sâlim el-Mi‘tânî, İbn Şüheyd el-Endelüsî ve cühûdühû fi’n-naḳdi’l-edebî (İskenderiye 1994)

BİBLİYOGRAFYA :
İbn Şüheyd, Risâletü’t-tevâbiʿ ve’z-zevâbiʿ (nşr. Butrus el-Bustânî), Beyrut 1951, neşredenin girişi, s. 7-113; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr, II, 41-58; Humeydî, Ceẕvetü’l-muḳtebis (nşr. Muhammed Tâvît et-Tancî), Kahire 1386/1966, s. 133-136; Feth b. Hâkān el-Kaysî, Maṭmaḥu’l-enfüs ve mesraḥu’t-teʾennüs fî müleḥi ehli’l-Endelüs, İstanbul 1302, s. 19-22; İbn Bessâm eş-Şenterînî, eẕ-Ẕaḫîre, I, 32, 191-336; İmâdüddin el-İsfahânî, Ḫarîdetü’l-ḳaṣr ve cerîdetü’l-ʿaṣr (nşr. Âzertâş Âzernûş), Tunus 1972, III, 555-561; Dabbî, Buġyetü’l-mültemis, s. 191-194; Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, III, 220-224; İbn Dihye, el-Muṭrib (nşr. İbrâhim el-Ebyârî v.dğr.), Kahire 1954, s. 158-163; İbnü’l-Ebbâr, İʿtâbü’l-küttâb (nşr. Sâlih el-Eşter), Beyrut 1406/1986, s. 201-203; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 116-118; İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib (nşr. Şevkī Dayf), Kahire 1953, I, 78-85; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVII, 501-502; Safedî, el-Vâfî, VII, 144-148; Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb, I, 356-362, 380-382, 621-623; III, 244-246, 358-362; R. Dozy, Historie de los musulmanes de espana, Madrid 1984, III, 274-278; Ahmed Dayf, Belâġatü’l-ʿArab fi’l-Endelüs, Kahire 1342/1924, s. 43-60; Zekî Mübârek, en-Nes̱rü’l-fennî fi’l-ḳarni’r-râbiʿ, Beyrut 1352/1934, I, 317-332; II, 58, 368-387; Brockelmann, GAL Suppl., I, 429; Ahmed Emîn, Ẓuhrü’l-İslâm, Kahire 1966, III, 210-215; Sezgin, GAS, III, 679-698; Şevkī Dayf, el-Fen ve meẕâhibüh, Kahire 1977, s. 321-324; Don Josê Manuel Continente Ferrer, “Consider Aciones en Terno a las Relaciones entre la Risālat al-Tawābi’ wa-l-zawābi’ de Ibn Šuhayd Y la Rīsālat al-Gufrān de al-Ma’arrī”, Actas de las jornadas de Cultura Arabe e Islamica (1978), Madrid 1981, s. 125-133; Abdülvehhâb b. Mansûr, Aʿlâmü’l-Maġribi’l-ʿArabî, Rabat 1403/1983, III, 51-63; Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, IV, 454-461; Hannâ el-Fâhûrî, el-Mûcez fi’l-edebi’l-ʿArabî ve târîḫih, Beyrut 1985, III, 68-89; İhsan Abbas, Târîḫu’l-edebi’l-Endelüsî, Beyrut 1985, s. 270-302, 334-340; a.mlf., “İbn Şüheyd el-Endelüsî ve Şârl Bella”, Ebḥâs̱, XIX/3-4, Beyrut 1966, s. 395-407; Nasuhi Ünal Karaaslan, Ebü’l-Alâ el-Ma’arrî, Erzurum 1989, s. 46-61; The Legacy of Muslim Spain (ed. Salma Khadra Jayyusi), Leiden 1992, s. 335-342; M. Abdülmün‘im Hafâcî, el-Edebü’l-Endelüsî, Beyrut 1412/1992, s. 612-617; Sâlihiyye, el-Muʿcemü’ş-şâmil, III, 404; Ahmed Heykel, el-Edebü’l-Endelüsî, Kahire 1994, s. 367-394; Abdülkerîm Halîfe, İbn Ḥazm el-Endelüsî, Beyrut, ts., s. 56-59; Ch. Pellat, “Ibn Hazm, Ibn Suhayd et la Poésie Arab”, al-Mulk, III, Cordoba 1963, s. 89-98; a.mlf., “Ibn Shuhayd”, EI2 (İng.), III, 938-940; James Dickie, “Ibn Šuhayd”, al-Andalus, XXIX, Madrid 1964, s. 243-310; a.mlf., “The Dīwān of Ibn Shuhaid al-Andalusī”, BSOAS, XXXV (1972), s. 144-145; Tevfîk Bekâr, “Cedeliyyetü’l-mümâşele ve’l-muḳābele fi’t-Tevâbiʿ ve’z-zevâbiʿ li’bn Şüheyd”, Mecelletü Dirâsât Endelüsiyye, sy. 3, Tunus 1410/1989, s. 71-80; Selîm Reyhân, “Fi’t-teʿâmül maʿa’t-Tevâbiʿ ve’z-zevâbiʿ li’bn Şüheyd ve teʿaddüdi revâfidihâ”, a.e., sy. 18 (1418/1997), s. 5-26; Yûnus Şenevân, “eṣ-Ṣûre ve mevzûʿâtühâ fî şiʿri İbn Şüheyd el-Endelüsî”, a.e., s. 27-47; Âzertâş Âzernûş – Mihrân Erzende, “İbn Şüheyd”, DMBİ, IV, 94-99.
Bu madde ilk olarak 1999 senesinde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 20. cildinde, 381-383 numaralı sayfalarda yer almıştır.

 

background

Follow on Twitter

Follow on Twitter for news, updates and notices.

Istanbul Aydin University Chairman of the Board of Trustees / BIL Holding and BIL Education Institutions Chairman of the Board of Directors / Cyprus Science University Honorary President

  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image
  • Image

Follow on Instagram

FOLLOW ON @profmustafaaydin